TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI
Trafik kazası sonucu maddi ve manevi zarar gören mağdurun ve/veya mağdurun vefatı halinde yakınlarının maddi ve manevi zararının tazmini konusu ülkemizde dava konusu yapılan en yaygın hukuki sorunlardan birisidir.
Maddi ve manevi zarar kavramı neleri kapsar?
Zararın nevi maddi ve manevi olabilir. Trafik kazaları gibi olaylarda karşılaştığımız zarar kalemleri ise çok çeşitlidir.
Borçlar kanunumuzun 45. maddesinde maddi tazminat gerektiren durumlar sayılmaya çalışılmıştır. 45. madde, “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vuku bulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklindedir.
Aynı konuyu düzenleyen 46. maddesi ise ” Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir. Eğer hükmün Sudur’u esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.” Şeklindedir.
Yukarıdaki yasa maddelerinde de görüleceği üzere; trafik kazalarında; şayet yaralanma söz konusu ise tedavi giderleri, tedavi sırasında çalışılamayan günlere ilişkin zararlar, kalıcı bir maluliyet varsa kalıcı maluliyetin getirdiği maddi gelir kaybı en önemli maddi tazminat kalemleridir. Tedavi giderleri yeni yasaya göre artık SGK tarafından ödenmektedir. Sigorta firmalarından talep edilememektedir. Ölümü halinde ise defin cenaze masrafları ve vefat eden mağdurun desteğinden yoksun kalan yakınlarının zararı talep edilebilecek tazminat kalemlerini oluşturur.
Kimler trafik kazaları sonucu ortaya çıkan maddi ve manevi zararların tazmini için dava açabilir?
Bu konu mağdurun hayatta olup olmaması ve dava açma hak ve ehliyetini kullanabilecek durumda olup olmaması hallerine göre farklılık arzeden bir durumdur.
Kaza sonucu mağdur olan kişi yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere borçlar kanunun 41., 45., 46., ve 47. maddeleri gereği bizzat maddi ve manevi zararının tazmini için dava açabilir.
Mağdurun dava açtıktan sonra vefatı halinde varisleri yalnız mağduru ilgilendirmeyen yani mirasçılarının mal varlığı haklarını da etkileyen bu davaları mecburi dava arkadaşı olarak takip ederler.
Mağdurun dava açmadan vefatı halinde ise yakınları ve onun vefatı ile maddi ve manevi zarar gören yakınları annesi babası eşi çocukları kardeşleri nişanlısı ve bakım ve desteği altındaki kişiler maddi ve manevi zararlarının tazmini için dava çama hakkına sahiptirler.
Mağdurun kaza sonucu ölmediği ama medeni haklarını da kullanamadığı hallerde bitkisel hayat koma yada akıl sağlığını ehliyetini yitirdiği durumlarda mağdurun zararlarının tazmini için veli vasi yada yasalarımızda düzenlenmiş olan kanuni temsilcileri tarafından dava açılabilir.
Trafik kazalarında zarar görenlerin açacakları maddi ve manevi tazminat davasında dava açma süresi nedir?
Borçlar kanunu 60. maddesi “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur. Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa, mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman ile sakıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir” şeklindedir.
Kanunda da açıklandığı üzere maddi ve manevi zararların tazmini için dava açmak için yasada belirlenen süre mağdurun uğradığı zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren 1 yıldır.
Kaza sonucu dava açarak zararlarının giderilmesini isteyecek kişiler bu bir yıllık süre içinde dava çakma zorundadırlar. Her halükarda ise kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra dava açma hakkı zaman aşımına uğrar.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu‘nun ilgili maddesine göre getirilen özel bir zamanaşımı süresi vardır ki bu da şöyle düzenlenmiştir: Madde 109 – Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Burada yasada düzenlenmiş olan istisnai bir durum ve ayrı bir süre söz konusudur. O da eğer trafik kazası sonucu ortaya çıkan durum bir cezayı gerektirir ceza davasının gerektirir bir durum ise ve o durum için ceza kanunlarında çok daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörülmüş ise tazminat davası açma süresi de ceza kanunlarında düzenlenmiş olan daha uzun zaman aşımı süresine göre uzar. Yaralanmalı trafik kazasında süre 8 yıl olup bu süre geçirildikten sonra sorumlu öğrenildiğinde 2 yıllık süre başlar ancak süre kazadan itibaren 10 yılı geçemez. Ölümlü kazada ise 15 yıldan sonra sorumlunun öğrenilmesi, azami süre olan 10 yılın geçirilmiş olmasından dolayı süre kandırmaz.
Trafik kazaları sonucu açılacak maddi ve manevi tazminat davaları kimlere karşı açılabilir?
Borçlar kanunu 41. maddesi, “Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur”, 50. maddesi ” Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde müşevvik ile asıl fail ve fer’an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar. Hakim, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şümulünün derecesini tayin eyler.” 51. maddesi de ” Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.” Şeklindedir.
Yasalarımızda düzenlendiği üzere tazminat davaları; trafik kazasına, daha doğru deyimi ile davaya konu olan zararı doğuran olaya, sebep olan kişiye karşı açılacaktır.
Ancak bu husus; kazanın şekli, kusur durumu gibi her vakıada farklı olabilecek durumlar dikkate alınarak tespit edilmelidir.
Örneğin; araç kullanan şoförün kusurlu olarak bir yayaya çarpması sonucu açılacak davada dava aracı kullanan şoföre yöneltilecektir. Eğer araç trafik kaydında şoförün üzerine kayıtlı değilse, yasa gereği aracın resmi kayıtlardaki sahibi de zarardan sorumlu olduğundan aynı zamanda tazminat davası araç sahibine de yöneltilecektir.
Zira yasada “Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.” Denilmiştir. Bu husus dikkate alındığında kazaya karışan aracın resmi sahibinin de yasadan kaynaklanan sorumluluğu olduğu açıktır.
Zararı doğuran eyleme kimler sebep oldu ise; birden fazla aracın karıştığı trafik kazalarında olduğu gibi bu kişilerin hepsine karşı kusurları dikkate alınarak dava açılabilecektir.
Bu konu yukarıda “Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde müşevvik ile asıl fail ve fer’an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar” şeklindeki yasa hükmü ile açıklanmıştır.”
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasına ve KASKO denilen sigortayı yapan sigorta şirketine karşı da dava yerine göre açılabilecektir. KASKO’ nun sadece kendi aracımızda meydana gelen zararları karşıladığını, karşı tarafa vermiş olduğumuz zararları karşılamadığını, bunu bizim zorunlu mali mesuliyet sigortamızın ( kısaca trafik sigortası da denmektedir ) karşıladığını belirtelim.
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın