ÇOCUĞUN VELAYETİ
Çocuğun Velayeti; kural olarak küçüğün, istisnai hallerde ise kısıtlının korunmasının sağlanması için onları ve malları üzerinde ana babanın sahip oldukları görevi ve hakların tümü şeklinde tanımlanmaktadır.
Velayet hakkı sadece anne ve babaya aittir, başkasına bırakılmayacak bir haktır. Velayet hakkı, soy bağından kaynaklandığı için sadece ve sadece çocuklar üzerinde söz konusu olacaktır.
Türk Medeni Kanunu Madde 335’e göre reşit olmayan çocuklar (bazen de ergin çocuklar) velayete tabidir. Velayetin kullanılması konusunda anne ve baba birlikte olarak hareket edeceklerdir.
VELAYET KİMDE KALACAK
Boşanma Davasında Müşterek Çocuğun Velayetinin Alınmasında Etkili Olacak Hususlar; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 336. maddesi uyarınca; “Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir. “.
Bu hüküm dikkate alındığında açılacak olan boşanma davasında, mahkemeden, müşterek çocuğun velayeti ile ilgili karar vermesi istenebilecektir.
Çocuğun velayetinin kime verileceği hususunda en önemli etken çocuğun üstün menfaatidir.
Yani sağlık, eğitim, ahlak, yaş ve güvenlik gibi unsurlar açısından mahkemece inceleme yapıldıktan sonra müşterek çocuğun hangi tarafta kalması çocuğun daha çok menfaatine olacak ise mahkeme velayeti o kişiye verecektir..
VELAYET HAKKI
TMK. Madde 338’e göre, velayet sahibi anne babanın başkası ile evlenmesi halinde, eşler, ergin olmayan üvey çocuğuna da özen göstermekle yükümlü tutulmuşlardır.
.
“Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılması sebebi sayılabileceği gibi, velayete sahip anne babanın ihlali önlemedeki başarısızlığı velayet hakkının kaldırılması sebebi de sayılabilir.”.
.
Velayet, çocuğun ergin olması, velayetin hakkına sahip kişinin vefat etmesi, velayet hakkının kaldırılması, boşanma halinde velayet hakkının bırakılmaması durumlarında da sona erer..
.
Velayet, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olup Başkasına devri mümkün olmadığı gibi velayet hakkından feragat edilmesi de mümkün değildir. Velayet yasal nedenler olmadıkça anne ve babadan alınamaz..
.
Velayet hakkı, anne ve baba açısından sadece hak ve yetkileri değil ayrıca görevleri de içerdiği dikkate alınırsa, velayet hakkının esasen çocuğun yararına hizmet eden anne ve baba tarafından kendi çıkarlarına kullanılmayacak bir kurum olduğu sonucu çıkmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu, gerekçesinde,”… davalı annenin sekiz yaşındaki müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullanmıştır” dedi…
Boşanma Davalarında Ortak Velayet Nedir ve Şartları Nelerdir ?
Adında anlaşılacağı üzere bir nevi ortaklık durumunun var olduğu anlaşılabilir. Bu ortaklık, velayet altındaki çocuğun anne ve babasının, velayet hak ve yetkileri kapsamına giren konularda birlikte, ortak karar almaları durumunu ifade etmektedir.
Tabii ki, bu noktada sorumluluk ve yükümlülüklerin de paylaşılacağının altı çizilmelidir. Ortak velayet kabul edileceği üzere evlilik birliğinde kabul edilen bir durumdur.
Ancak, çiftlerin boşanmasında ortak velayete karar verilebilir mi?
Ortak velayete ilişkin temel ilkelere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi EK 7 Numaralı Protokol’ün 5. maddesinde yer verilmektedir.
İlgili Protokol’ün “Eşler Arasında Eşitlik” başlıklı 5. maddesinde:
“Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir.”
ifadeleri yer almaktadır. Bu madde metni, ortak velayete ilişkin temel ilke ve esasların anlaşılması açısından yol gösterici nitelikte bir metindir. Ortak velayet durumunun, evlilik bakımından, evlilik süresi boyunca ve evlilik ilişkisinin bitmesi durumlarında eşler açısından kural olarak nasıl olacağına ilişkin aydınlatıcı ifadeler kullanılmıştır. Görüleceği üzere, eşler, çocuklar yararına alınmış, gerekli herhangi bir tedbir olmadığı müddetçe ortak velayet kapsamında hak ve sorumluluklar açısından eşit kabul edilmektedir. Gaziantep velayet hususunda avukatlık ofisimiz sizlere gerekli desteği sağlayacaktır.
Ortak Velayete Hükmedebilmek için Gerekli Şartlar Neler Olmalıdır?
Mahkemelerin ortak velayet kararı alması noktasında çocuğun yüksek menfaatinin gözetilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme hükümleri uyarınca, çocuğun üstün menfaatinin gözetilmesi gerekmektedir. Çocuğun menfaati ise, ekonomik, psikolojik menfaatler olarak düşünülebilir. Ayrıca, eşlerin ortak velayeti yürütebilmeleri için özellikle anlaşmaları büyük önem taşımaktadır. Ortak velayeti İki tarafında ortak velayeti kabul etmesi gerekmektedir.
Özellikle boşanmalarda, aile içi şiddet gibi sebeplerden kaynaklanan boşanma sebepleri varsa burada ortak velayetin yürütülemeyeceği de düşünülebilir. Tarafların geçmişleri ve güncel durumları, sosyo-ekonomik durumları değerlendirilmeli, ortak velayet koşulları detaylıca belirlenmelidir.
Örneğin taraflardan birinin uyuşturucu madde kullanımı ya da tedavi gerektiren psikolojik bir rahatsızlığı olduğu takdirde ortak velayet için gerekli zemin sağlanmamış olabilir.
Bunların yanında çocuğun görüşü alınmalı, çocuğun algısının yeterli olmadığı durumlarda uzman görüşüne başvurulması gerekliliği de unutulmamalıdır.
Taraflar İngiliz vatandaşıdır. Davacı baba, evlilik dışı doğan 24/10/2003 doğumlu ortak çocuk Chelsea Lynsey Boyd’un velayetinin anne ve babaya verilmek suretiyle, velayetin ortak düzenlenmesini istemiştir.
Mahkemece özetle; tarafların milli hukukuna göre evlilik dışı doğan çocuklar açısından ortak velayet düzenlemesi mümkün ise de ortak velayet düzenlenmesinin Türk kamu düzenine aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Soybağının hükümleri, soybağını kuran hukuka tâbidir. Ancak ana, baba ve çocuğun müşterek millî hukuku bulunuyorsa, soybağının hükümlerine o hukuk, bulunmadığı takdirde müşterek mutad mesken hukuku uygulanır(MÖHUK m. 17/1).
Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.(MÖHUK m.5/1).
Somut olayda çözülmesi gereken uyuşmazlık, “ortak velayet” düzenlenmesinin Türk kamu düzenine açıkça aykırı olup olmadığının belirlenmesine yöneliktir. Bu bağlamda öncelikle iç hukukumuzdaki yasal düzenlemelere bakmak gerekir. İç hukukumuzda konumuzla ilgili yasal düzenlemeler aşağıdaki gibidir.
Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır(TMK m. 182/1-2).
Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.
Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar(TMK m. 335).
Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.
Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir”(TMK m.336). Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir.
Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir(TMK m.337).
Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan “11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 Nolu Protokol”, 6684 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunarak, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiş ve iç hukukumuz halini almıştır. Ek 7 Nolu Protokol’ün 5. maddesine göre, “Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir”.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas alınır. (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.90/son).
İç hukukla ilgili yasal düzenlemeye baktıktan sonra “kamu düzeni” (ordre puplic) kavramı üzerinde durmak uyuşmazlığın çözümü için yararlı olacaktır.
Kamu düzeninin bütün özelliklerini ifade edecek tam bir tarifini yapmak kolay değildir. Genel bir tanımla; “Kamu düzeni kuralları, bir memlekettte kamu hizmetlerinin iyi yapılmasını, devletin emniyet ve asayişini ve fertler arasındaki münasebetlerde huzur ve ahlak kaidelerine uygunluğu temine yarayan müessese ve kaidelerin tümüdür”. Bu genel çerçeve içerisinde kamu düzeni kuralları bir toplumun temel yapısı ve temel çıkarlarını koruyan kurallar olarak açıklanabilir. (Prof. Dr.Aysel Çelikel-Prof.Dr. B. Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk 1l.bası-sayfa:149 ).
Genel olarak; hukuk sisteminin toplumsal kalkınmayı hedefleyen ve kişisel hak ve özgürlükleri koruyan temel prensipleri, anayasanın temel ilkeleri ve toplumda cari olan örf-âdet ve ahlk telakkileri, kamu düzenini temsil eden değerler olarak ifade edilebilir ve bu değerlerle açık bir şekilde uyuşmayan yabancı hukukun veya yabancı hukuk hükmünün kamu düzenine aykırı sayılarak uygulanmayacağı söylenebilir. Yabancı hukukun veya yabancı hukuk hükmünün somut olayda tatbiki ile ortaya çıkaracağı sonuç, yukarıda belirtilen temel ilke ve değerler karşısında da tahammül edilmez bir durum yaratmakta ise, yabancı hukukun kamu düzenini açıkça ihlal ettiğinden bahisle yabancı hukuk uygulanmaz. Burada, yabancı hukukun tatbikini engelleyen kamu düzeninin “menfî etkisi”nden bahsedilir. Kamu düzeni kavramı geniş, muğlâk, izafî ve değişkendir(Prof.Dr.Cemal Şanlı-Doç.Dr.Emre Esen- Yrd.Doç.İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk-4.Bası-sayfa: 72-73-78). Gaziantep Avukat
Türk hukukunda kamu düzeni (ordre puplic, amme intizamı) yabancı hukukun tatbikini önleyen istisnaî bir göreve sahiptir. Kanunlar ihtilâfı kaidelerimizce yetkilendirilen yabancı hukuk ülkenin kamu düzenine “açıkça” aykırılık teşkil etmemesi şartıyla tatbik olunma imkânına sahiptir(MÖHUK m.5). Şu halde, kamu düzeni bizim için kanunlar ihtilâfı hukukuna ait tek taraflı bir “bağlanma kaidesi” değildir. Aksine kanunlar ihtilâfı kaidemizin gösterdiği yabancı hukuk nizamının tatbiki prensibinin bir istisnasıdır(Prof.Ergin Nomer-Prof.Cemal Şanlı, Devletler Hususî Hukuk, 18.bası-sayfa:l59) “…Esasa uygulanan hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır” (10.02.2012 tarih ve 2010/1 E, 2012/1 K.saylı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Yukarıda değinilen iç hukukumuz ve kamu düzeni kavramı ile ilgili açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde “ORTAK VELAYET” DÜZENLENMESİNİN, TÜRK KAMU DÜZENİNE “AÇIKÇA” AYKIRI OLDUĞUNU YA DA TÜRK TOPLUMUNUN TEMEL YAPISI VE TEMEL ÇIKARLARINI İHLAL ETTİĞİNİ SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Gaziantep Avukat Ofisi
O halde mahkemece, MÖHUK m. 17/1 gereğince, İngiliz vatandaşı olan tarafların müşterek milli hukuklarındaki velayete ilişkin düzenlemeler dikkate alınarak, işin esasına girilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek “ortak velayet” istemine ilişkin davayla ilgili bir karar vermek gerekirken, istemin Türk kamu düzenine aykırı olduğu belirtilmek suretiyle, yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Velayet Davaları Sıkça Sorulan Sorular
Velayet davasında önemli olan çocuğun yararıdır. İnceleme konusu yapılan husus çocuğun annenin mi , babanın mı yanında bedensel ve ruhsal gelişimini daha iyi sağlayacağıdır?
Bu bağlamda velayeti alacak tarafın gelir durumundan çok çocuğa nasıl bakacağı önemlidir. Dolayısıyla çalışmayan ve geliri olmayan kadına velayet verilir mi sorusunun cevabı da evet olabilmektedir.
Kadın çalışmıyor olsa dahi boşanma sebebi ile yoksulluğa düşecekse kendisi için yoksulluk nafakası çocuğu için de iştirak nafakası talep edebilir.
- Annenin çocuğu istemediği durumlarda velayet anneye verilmez babaya verilir.
- Annenin Çocuklara Karşı Şiddet Uygulaması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/2170 Esas, 2017/7272 Karar sayılı dosyası)
- Annenin Ahlaka Uygun Olmayan Yaşam Tarzı Olduğu İddiası (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018/5593 Esas, 2018/13599 Karar sayılı dosyası)
- Annenin Çocukları İhmal Etmesi (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/16629 Esas, 2017/1767 Karar Sayılı dosyası)
- Annenin akıl hastası olması, çocuğa karşı şiddet uygulaması, kötü alışkanlıkları olması, haysiyetsiz hayat sürmesi gibi
Yukarıda değinildiği üzere ;
- Annenin çocuğu istemediği durumlarda velayet anneye verilmez babaya verilir.
- Annenin Çocuklara Karşı Şiddet Uygulaması (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/2170 Esas, 2017/7272 Karar sayılı dosyası)
- Annenin Ahlaka Uygun Olmayan Yaşam Tarzı Olduğu İddiası (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018/5593 Esas, 2018/13599 Karar sayılı dosyası)
- Annenin Çocukları İhmal Etmesi (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/16629 Esas, 2017/1767 Karar Sayılı dosyası)
- Annenin akıl hastası olması, çocuğa karşı şiddet uygulaması, kötü alışkanlıkları olması, haysiyetsiz hayat sürmesi gibi annelik görevinin yerine getirilmemesi…
Velayetin kime verileceği konusunda aile mahkemesi hakiminin kararını etkileyen önemli kriterlerden birisi çocuğun yaşıdır. Kural olarak anne bakımını muhtaç olan bebekler / çocuklar anneden alınıp babaya verilmesi uygun değildir.
Yaş kriterine göre velayet ile ilgili husus şu şekildedir;
- 0–3 yaş arası çocukların anne bakımına ve şefkatine muhtaç olduğu kabul edilir. Bu yaş aralığındaki çocuklar için annenin yaşam tarzı, gelir durumu gibi konuların önemi yoktur.
- 0-7 yaş arası çocukların daha az anne bakım ve şefkatine ihtiyaç duyması nedeniyle çocuk belli durumlarda anneden alınıp babaya verilebilir. Annenin çocuğa bakmaktan aciz olması, haysiyetsiz hayat sürmesi, uyuşturucu madde bağımlılığı ya da çocuğun sağlığına zarar vermesi gibi durumlarda velayet babaya verilir.
- 6–12 yaş arası çocukların velayetinin kime verileceği konusundaki kararda tarafların çocuğa sunacağı maddi imkânlar daha fazla etkilidir. Çocuğun düşüncesi de uzman pedagog vasıtası ile alınır. Ancak hâkim çocuğa daha iyi bir hayat sunacak olanakları sağlayan tarafa velayeti verecektir.
- 12 yaş üzeri çocukların kendilerini ifade edebildikleri kabul edildiğinden çocuğun kararı velayetin kime verileceğini belirler. (Tabi diğer etkenler de göz önünde bulundurulur) Gaziantep Avukat
Boşanma davasının sonucunu belirleyen en büyük etken hangi tarafın daha çok kusurlu olduğudur. Bu genel kavramdan yola çıkarak Aldatma fiili kişiyi ağır kusurlu hale getireceği için boşanma davasında çocuğun velayetinin karşı tarafa geçmesinde de dikkate alınmaktadır.
Nihayetinde evlilik birliği devam ederken eşini aldatan kişi haysiyetsiz hayat sürdüğü ortada olup çocuğun velayeti bir aksilik olmaz ise kendisine verilmeyecektir.
Velayeti alan anne tekrar evlenmiş olmasının tek başına velayetin değiştirilmesi için yeterli olmadığı. Yine burada üzerine durulan husus çocuğun menfaati olacaktır.
Velayet düzenlenirken çocukların menfaatleri gözetilir.
Yaşı küçük ve anne bakımına muhtaç çocukların velayeti genel olarak anneye verilir. Sadece alkol kullanmak velayetin alınmasına engel bir durum değildir.
Mahkemece ; çocukların yararları gözetilerek ve tüm hususlar bir arada değerlendirilerek hüküm kurulacaktır.
Çocuğun Velayetinde Her Zaman Karar Hakimindir
Hakimin dikkat ettiği diğer faktörler çocuğun kararından tabiki daha önemli olabilir.
Örneğin 7 yaşındaki bir çocuğun 3 kardeşi olduğunu düşünelim. 3 kardeşin velayetinin, yaşlarından dolayı anneye verildiğini varsaydığımızda çocuk babasıyla kalmak istediğini ifade etse dahi 7 yaşındaki çocuğun kardeşlerinden ayrı kalması onu kötü etkileyeceği için onun velayeti de anneye verilebilir. Gaziantep Avukat
Çocuğun velayet hakkı yalnızca anneye ve babaya verilmektedir. Annenin ve babanın vefat etmesi halinde çocuğun üstün yararı ve menfaatine göre çocuğa bir vasi tayin edilecektir.
Psikolojisi bozulmuş anne / baba rahatsızlığından dolayı çocuğun kişisel ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkileyecek davranışlarda bulunuyor ve bakımını ihmal ediyor, çocukla ilgilenmiyor ise velayet hakkı diğer ebeveyne verilecektir. Mahkeme çocuğun üstün menfaatine göre velayete karar verecektir.
Velayet hakkı yalnızca anne ve babaya aittir. Anne ve baba çocuğun bakımını ihmal ediyor yveya anne ve baba vefat etmiş ise dede / nene kendisinin vasi olarak atanmasını talep edebilir. Velayet hakkı yalnızca anne ve babada olduğundan velayet hakkı bulunmamaktadır.
Mahkemenin velayete ilişkin vermiş olduğu karar, UYAP Vatandaş Portal üzerinden alınabilir. Bu evrak doğrudan E-devlette yer almaz, Uyap portal da yer alır.
Konuya İlişkin Yargıtay Kararı
1. Nolu Karar:
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2004/117 E. 2004/760 K.
22.01.2004 tarihli kararı
“Türk Medeni Kanununun 336/2 maddesi gereğince ortak hayata sona erilmişse hakim velayeti eşlerden birine verebilir. Tarafların ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Müşterek çocuk 20.09.1999 doğumlu Kemal anne bakım ve şefkatine muhtaçtır. Davanın kabulü ve velayetin anneye verilip, baba ile uygun kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” Yine Yargıtay’ın 10.12.2007 tarihli başka bir kararında:
“… Anne yanında kalmasının çocuğun bedeni fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım ve şefkatine muhtaç 2003 doğumlu Melih’in Türk Medeni Kanunu’nun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve yasaya aykırıdır.” Şu durumda müşterek çocuğun 2,5 yaşında olması nedeniyle çalışmıyor olmanız çocuğun velayetini almanızı etkilemeyecektir.
Boşanma davası sırasında ve sonrasında tarafınızca talep edilecek ve karşı taraf aleyhine hükmedilecek nafaka ile müşterek çocuğun ihtiyaçları karşılanabilecektir.
En iyi baba olmak veya en iyi anne olmak boşanma sonucu çocuğun velayetinin kendisinde kalacağı anlamına gelmemekte ve bu durum başlı başına yeterli bir unsur olmamaktadır.
Boşanmanın sonuçlarından biri olan velayet hususunda mahkemeler çocuğun velayetinin kimde kalacağı hususunda öncelikle çocuğun annenin ilgi ve bakım yaşını aşıp aşmadığına bakmakta ve sonrasında mahkemece gerek kadın gerekse erkek için yapacağı SEK (Sosyo Ekonomik Durum) araştırması neticesi gelecek rapora bazen de zaman zaman velayeti istenilen çocuk ile pedagog görüşmesi sonucu pedagogun vereceği rapor doğrultusunda velayet hususu belirlenmiş olacaktır.
Sonuç olarak çok iyi bir anne veya çok iyi bir baba olmak boşanma sonucu çocuğun velayetinin almak için yeterli gelmeyecektir.
Avukat Ali Tümbaş (Gaziantep Barosu Avukatı)
2. Nolu Karar:
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/2-1926
KARAR NO : 2015/1139
“…Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava; velayetin değiştirilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların boşandıklarını, müşterek çocuğun velayetinin davalı anneye verildiğini, baba ile de şahsi ilişki tesis edildiğini, davacının iki yıldır çocuğunu ancak icra yolu ile görebildiğini, davalının velayet hakkını kötüye kullandığını, gerekli özeni göstermediğini, yaşadığı yerin çocuk büyütmeye müsait olmadığını belirterek; müşterek çocuğun velayetinin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacı iddialarının tamamen asılsız olduğunu, müşterek çocuğun annesinin yanında mutlu ve huzurlu olduğunu, davacının nafaka borcunu dahi ödemediğini, çocuğun velayetinin annede kalmasının çocuk ve her iki taraf açısından da yerinde olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının müşterek çocuk ile sağlıklı ilişki geliştirmeden çok, davalı ile çekişmesini devam ettirdiği, müşterek çocuğun anne yanında mutlu olduğu, bakım ve ihtiyaçlarının davalı anne tarafından karşılandığı anlaşılmış olup, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları nazara alınarak anne yanında kalmasının çocuğun gelişimi açısından daha yerinde olacağı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar; davacı vekilinin temyizi üzerine; Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece bozma öncesi gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, velayet kendisinde olan annenin velayet hakkını, velayetin kaldırılması veya değiştirilmesini gerektirecek derecede kötüye kullandığının kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca velayet, çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsar. Velayet, aynı zamanda ana babanın velayeti altındaki çocukların kişiliklerine ve mallarına ilişkin hakları, ödevleri, yetkileri ve yükümlülükleri de içerir. Ana ve babanın çocukların kişiliklerine ilişkin hak ve ödevleri, özellikle çocukların şahıslarına bakmak, onları görüp gözetmek, geçimlerini sağlamak, yetiştirilmelerini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir.
Bu bağlamda sağlayacağı eğitim ile istenilen ölçüde dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlak sahibi, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Öte yandan, ayrılık ve boşanma durumunda velayetin düzenlenmesindeki amaç, küçüğün ileriye dönük yararlarıdır. Eş söyleyişle, velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almaktır. Velayet, kamu düzenine ilişkin olup bu hususta ana ile babanın istek ve beyanlarından ziyade çocuğun menfaatlerinin dikkate alınması zorunludur. Belirtilmelidir ki, velayetin kaldırılması ve değiştirilmesi şartları gerçekleşmedikçe, ana ve babanın velayet görevlerine müdahale olunamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.04.1992 gün ve 1992/2-140 E. 1992/248 K. ile 22.01.2014 gün ve 2013/2-2085 E. 2014/30 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, boşanma ile düzenlenen velayetin değiştirilebilmesi için velayet kendisine verilen tarafın ya da velayete konu çocuğun durumunda boşanma hükmünden sonra esaslı değişikliklerin olması şart olup, ayrıca esaslı değişikliğin önemli ve sürekli olması da gerekmektedir.
4721 sayılı TMK’nun konuya ilişkin 324. maddesi; “Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Buna göre velayetin düzenlenmesinde asıl olan, küçüğün yararını korumak ve geleceğini güvence altına almak olduğundan, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini engelleyen ve süreklilik arz edeceği anlaşılan her olay, tehlikenin büyüklüğü, doğuracağı onarılması güç sonuçlar değerlendirilerek sonuca varılmalı; velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde öncelikle çocuğun yararı göz önünde tutulmalıdır. Bu kapsamda, çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında okumakta olduğu, talepte bulunanın çocuğun eğitim durumu ile ilgilenip ilgilenmediği, sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından sağlanabileceği gibi özel durumuna ilişkin hususlar göz önünde tutulmalıdır.
Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma, ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı, dengesiz davranışları dikkate alınmalıdır.
Yukarıda değinilen yasa hükmü ile dosya arasındaki icra dosyaları ve davalı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten dolayı uygulanan yaptırım bir arada düşünüldüğünde, davalı annenin çocuğun babayla kişisel ilişki hakkını sürekli olarak engellediği, bundan dolayı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten yaptırım uygulandığı, bu suretle Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda davalı annenin sekiz yaşındaki müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullandığı hususunun kanıtlandığı ve müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak davacı babaya verilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır. Gaziantep avukat
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA.
Velayetin Belirlenmesindeki Kriterler Nelerdir?
Müvekkillerimizin Hukuki Sorunlarının Çözülmesine Yardımcı Olmaya Kararlıyız
Anlaşmalı Boşanma Davası Açma Ücreti 2023
2023 yılında 11.600,00 TL’dir.
Anlaşmalı boşanma davasına ilişkin detaylar Türk Medeni Kanununun 166. Maddesinde incelenir. Bu dava türünün kullanılabilmesi için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması şartı vardır. Ayrıca evlilik birliği temelinden sarsılmış olmalıdır. Bunun için eşler boşanma talebiyle mahkemeye birlikte başvurmalı ya da eşlerden biri dava açmalı ve diğer eş bu davayı kabul etmiş olmalıdır. Davanın açılmasının yanı sıra anlaşmalı boşanma davası açma ücreti ödemesi de yapılmalıdır.
Anlaşmalı boşanabilmek için nüfus kayıt örneği, anlaşmalı boşanma protokolü ve anlaşmalı boşanma protokolünü içeren yazılı bir dilekçe olması gerekir. Boşanma davası açma ücreti 2023 yılı için farklılık gösterdiğinden dava açılacağında güncel ücretler incelenmelidir.
Avukatlarımızca Hazırlanan Diğer Yazılar
2023-2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
BlRlNCi KISIM BIRiNC1 BOLUM Dava ve Takiplerin Dipndaki Hukuki Yardimlarda Odcnccek crit 1. Buroda sdzlii dani ma (ilk bir saate kadar) 2.100,00 TL Takip eden her saat izin 1.300,00 TL
Boşanma Davasında Kişilik Haklarının 1/2 İhlali Sayılmayan ve Manevi Tazminat Gerektirmeyen Haller
Boşanmada Tazminat: Maddi ve Manevi Tazminat Türleri Boşanma davalarında tazminat, özellikle yüksek miktarlarda talep edildiğinde önemli bir konu haline gelir. Boşanma tazminatları genellikle maddi ve manevi tazminat olarak ikiye ayrılır:
Fazla Mesai Yapmanın İnsan Sağlığına Zararları
Günlük çalışma süresi, kişiden kişiye değişebilir ve genellikle birçok faktöre bağlıdır, ancak aşırı uzun çalışma saatleri insan sağlığına zarar verebilir. Genel olarak, bir günde çalışma süresinin 8 saatten fazla olması
İŞÇİYE UZUN SÜRE ZAM YAPILMAMASI HAKLI FESİH NEDENİ Mİ ?
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/5909 E. , 2017/5823 K. “İçtihat Metni” MAHKEMESİ :İş Mahkemesi DAVA TÜRÜ : ALACAK Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından
Gaziantep Avukatlık Ofisimize Sıkça Sorulan Sorular
“Hukuki sorunlar karmaşık ve zorlayıcı olabilir ve birçok insan için kafa karıştırıcıdır. Avukatlık ofisimiz, bu makalede sıkça karşılaşılan hukuki sorulara açıklık getirerek ve doğru yönlendirme sunarak, sizin ve topluluğumuzun hukuki
İşverenin İşçiye Bağırması İşçi İçin Haklı Fesihtir
Dosyadaki bilgi belgeler ve dinlenen taraf tanık beyanlarından; davacının çocuğunun rahatsızlığı nedeniyle, fesihten bir gün önce İşyerinde gece çalışmasında fazla mesaiye kalmadığı, bu durumun İşverence öğrenilmesi üzerine işyeri yetkilisinin ertesi
Gaziantep Avukat ve Hukuk Bürosu iletişim adresimizden de bizlere ulaşabilirsiniz.
Fatih Mah. Fevzi Çakmak Bulvarı No: 139 K:3 D:5 (Erguvan Apt. 21.Noter Üstü) Şehitkamil / Gaziantep
SANTRAL OPERATÖRÜ ÇAĞRI MERKEZİ : ( 0342 ) 321 36 36
Gaziantep Adalet Sarayı Ana Hizmet Binası : Zeytinli Mah. Turgut Özal Bulv. No:1/1 27500
GAZİANTEP AİLE MAHKEMELERİ | ||
GAZİANTEP 1 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4128 |
KALEM | 4123 | |
GAZİANTEP 2 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4126 |
KALEM | 4117 | |
GAZİANTEP 3 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4111 |
KALEM | 4114 | |
GAZİANTEP 4 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4107 |
KALEM | 4106 | |
GAZİANTEP 5 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4095 |
KALEM | 4097 | |
GAZİANTEP 6 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4086 |
KALEM | 4092 | |
GAZİANTEP 7 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4078 |
KALEM | 4080 | |
GAZİANTEP 8 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4077 |
KALEM | 4073 | |
GAZİANTEP 9 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4518 |
KALEM | 4524 | |
GAZİANTEP 10 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4515 |
KALEM | 4512 |