Aile Hukuku
BOŞANMA DAVASI GAZİANTEP AVUKATI
Gaziantep Boşanma Davaları Konusunda Avukatlık Ofisimiz Hizmet Vermektedir.
Boşanma; Karı-kocanın bir mahkeme kararıyla evlilik bağlarını sona erdirmeleri şeklinde özetlenebilir.
Ancak basit olarak ifade edilen bu cümle insanların hayatını oldukça derinden etkileyen, maddi ve manevi olarak zor dönemlerden geçilmesine sebep olan bir durumdur.
Gaziantep Avukatlık Ofisimizden gerek anlaşmalı boşanma , gerekse çekişmeli boşanma davalarında destek almak için telefon, whatsapp veya diğer iletişim seçeneklerini kullanabilirsiniz..
Boşanma Davası İki Şekilde Açılabilir
ANLAŞMALI BOŞANMA
Eşlerin boşanma hususunda aralarında anlaşarak boşanmaları anlaşmalı boşanma davası anlamına gelmektedir. Daha net bir ifadeyle çocukların velayeti, nafaka, tazminat, ziynet alacağı, altınlar, kişisel eşyalar gibi hususlarda tarafların anlaşması durumunda gerçekleşen boşanma davası türüdür. Çekişmeli boşanma davasına göre daha kısa süren ve önerilen bir boşanma davası türüdür.
ÇEKİŞMELİ BOŞANMA
Tarafların boşanma davasının sonuçları bakımından her konuda anlaşma sağlaması anlaşmalı boşanmanın tanımını ifade etmektedir. Bu tanımdan hareketle tarafların boşanmaya bağlı sonuçlar (iştirak ve yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, çocuğun velayeti vs.) açısından en az birinde dahi anlaşma sağlanmaması söz konusu olur ise çekişmeli boşanma davasından söz edilir.
ÖNEMLİ NOT
Aşağıdaki davranışlar zina (aldatma) sayılır: Cinsel ilişki gerçekleştirmek (karşı cins veya hemcinsle), Gece geç saatte eve karşı cinsten birini almak (zorunluluk hali yoksa), Geceyi karşı cinsin evinde geçirmiş olmak (zorunluluk hali yoksa), Birlikte aynı otel odasında geceyi geçirmek Müstehcen fotoğrafları bulunmak.
Boşanmanın kişinin hayatında doğuracağı sonuçlar?
Eşlerin boşanması hayatlarının en önemli dönüm noktalarından birisidir. Eşlerin boşanma öncesindeki hayatı ile sonra ki hayatı arasında çıkacak farkların olumlu yönde sonuçlar doğurması beklense de bazen hatalı yürütülen bir boşanma süreci bu beklentiyi mümkün kılmayabilmektedir. “Boşanma sonrasında aksine daha zorlu ve gerek maddi gerekse de manevi olarak daha problemli bir hayat sizleri bekleyebilir.” Boşanma tek çözüm ise bu aşamadan sonraki hayatınızın daha mutlu daha az problemli olması istenmekteyse şu halde boşanma sürecinin doğru yürütülmesi teknik açıdan hukuki desteğinizin de yeterli ve sağlıklı olması şarttır.
Nitekim boşanma davası sürecinde haklarınızı alamamanız ve mağduriyet yaşamanız yani hukuki desteğinizin olmaması boşanma sonrasındaki hayatınızda kötü bir dönem başlamış olacaktır. Bu şekilde sonuçlara maruz kalmamak adına boşanma sürecinin alanında uzman, tecrübeli ve iyi bir Gaziantep boşanma avukatı tarafından yönetilmesi gerekmektedir.
Çocuğun velayet kimde kalacak?
Boşanma Davasında Müşterek Çocuğun Velayetinin Alınmasında Etkili Olacak Hususlar; Türk Medeni Kanunu’nun 336. maddesi uyarınca; Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.
Bu hüküm dikkate alındığında açılacak olan boşanma davasında, mahkemeden, müşterek çocuğun velayeti ile ilgili karar vermesi istenebilecektir.
Yani sağlık, eğitim, ahlak, yaş ve güvenlik gibi unsurlar açısından mahkemece inceleme yapıldıktan sonra müşterek çocuğun hangi tarafta kalması çocuğun daha çok menfaatine olacak ise mahkeme velayeti o kişiye verecektir.
Müşterek çocuğun yaşının küçük (özellikle 0-3 yaş arası) olması durumunda mahkeme velayeti anneye vermeyi tercih etmektedir.
Boşanma Davasında Haklarınız Nelerdir?
Bu hakların neler olduğunu sizi ve evlilik öykünüzü dinlemeden net bir şey söyleyemeyiz. Ama kısaca;
- Eğer varsa çocuğunuzun velayetini talep edebilir,
- Kendiniz ve çocuklarınız için boşanma süresince tedbir nafakası,
- Boşanma kesinleştikten sonra ise kendiniz için yoksulluk çocuğunuz için iştirak nafakası talep edebilirsiniz.
- Maddi ve manevi tazminat talep edebilirsiniz,
- Düğünde takılan ziynet eşyalarınız elinizden rızanız dışında alındıysa bunları da talep edebilirsiniz.
- Yine ayrıca bir mal rejimi davası açarak evlilik süresince edinilen mallar üzerindeki haklarınızı da temin edebilirsiniz.
Boşanma Davamda Avukat tutmalı mıyım?
Sadece boşanma davalarında değil hiçbir davada avukat tutma mecburiyeti bulunmamaktadır.
Ancak davalar çeşitli usul ve sürelere bağlanmıştır. Teorik ve pratik bilgi ile tecrübe ve beceri gerektirir.
Bunun içindir ki nasılsa mecbur değilmişim deyip bir boşanma avukatından yararlanmamak, dava için aldığınız riskten başka bir şey değildir.
Boşanma avukatları, boşanma hususunda doğan hakların en ince ayrıntısına kadar haberdar olduklarından, dava süreci boyunca bu hakların en iyi şekilde kullanılması adına sizleri yönlendirme vazifesini yerine getireceklerdir.
Her ne kadar boşanma davası için boşanma avukatı tutma zorunluluğu olmasa da bürokrasinin hantallığı, menfaatlerin en doğru şekilde savunulması, delillerin uygun bir şekilde sunulması gibi dava sürecini doğrudan ve ya dolaylı olarak etkileyen bir çok unsur bulunmasından dolayı davalarda bir avukatın sizi savunması, davanın sizin adınıza en faydalı şekilde sonuçlanmasına olanak sağlamış olacaktır.
Bu nedenle boşanma davası sürecinde haklarınızın korunması adına uzman boşanma avukatı tarafından hukuki destek almanız menfaatinize olacaktır.
Avukat ile hareket etmek Boşanma davasının en kısa ve doğru şekilde sonuçlanmasında yardımcı olacaktır.
Boşanma davaları için avukat tutulması bir yandan sürecin hızlanmasını sağlarken diğer yandan da sürecin doğru bir şekilde sonuçlanmasını sağlamaktadır.
Evlilik kararı alırken bir kere düşünüyorsak boşanma kararı alırken bin kere düşünmeliyiz. Bu kararı vermek kadın eş için de erkek eş için de zordur.
Her ne kadar insanoğlu hatayı karşıda aramaya yatkın ise de evlilikte amaç hata aramak değil mutlu olmaktır. Evlilikte en büyük hedef mutluluktur, huzurdur.
Boşanma davalarında Boşanma Avukatlarına Dair Sıkça Sorulan
10 Soru - 10 Cevap
Anlaşmalı boşanma şartlarına uyduğunuz takdirde eşinizle çok çabuk bir sürede boşanabilirsiniz. Anlaşmalı boşanma için evliliğin en az 1 yıl sürmüş olması, duruşmada iki eşin de bulunması ve boşanma ve boşanmanın sonuçları üzerinde ( tazminat, nafaka,velayet gibi ) tarafların anlaşmış ve protokol imzalamış olmaları gerekir. Davanın daha çabuk sonuçlanabilmesi için davanın avukat vasıtasıyla yürütülmesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyiz. Normalde şartlarda usulüne uygun olarak açılmış bir davada ilk duruşma günü genelde 2 ay ile 3 ay arasında bir tarihe verilmektedir. Yani her şey yolunda giderse dava açtıktan sonra 2 – 3 ay içinde boşanabilirsiniz. Avukat marifetiyle davanın açılması halinde bu süre yaklaşık 2 gün ile 30 gün arası bir zaman almaktadır. Bu hususta mahkemenin durumu, özellikle iş yükü ve avukatınızın işini eksiksiz ve doğru yapması önemlidir. Gaziantep boşanma avukatı
Bu durumda boşanma davası anlaşmalı boşanma prosedürüne göre açılamayacaktır. Anlaşma boşanma davaları kadar çabuk sonuçlanması beklenilemez. Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebep ve maddesine dayanılarak açılacaktır. Bu durumda davayı açtıktan yaklaşık 6 ay ile 1 yıllık zaman zarfı içinde boşanabilirsiniz. Ancak boşanma davalarında tecrübeli bir avukatın yardımı ile bu sürenin en iyi şartlarda 2 gün ile 4 ay arasında olması da mümkün olabilmektedir. Burada da önemli olan mahkemenin durumu, davayı açacağınız mahkemenin uygulaması, avukatınızın bu konudaki bilgi ve çalışmasıdır.
Boşanma davasının çabuk neticelenmesinin en önemli şartı, boşanmanın sonuçlarında anlaşmış olmaktır. Yani boşanma iradenizin yanında boşanmanın neticeleri konusunda da herhangi bir ihtilaf bulunmamalıdır. Aksi halde davanız, temyiz aşaması da dâhil olmak üzere tahmini en az 2 yıl sürecektir. Davanızın tahmini 5 yıla kadar uzaması da söz konusudur.
Böyle bir durumda eşinize şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşama davası yöneltmeniz ve bu davada iddialarınızı ispatlamanız gerekmektedir. Dava dilekçenizde eşinizle ilgili belirtmiş olduğunuz sorunları belgelerle yada tanık beyanlarıyla ispat edemezseniz açacağınız dava reddedilecektir. Gaziantep de açılacak Boşanma davalarında dinlenen tanıkların beyanlarında görgüye dayalı olanlarına itibar edilecektir. Kulaktan dolma bilgilere istinaden yapılacak tanıklığa itibar edilmez. Gaziantep boşanma avukatı
Boşanma davalarında bilinenin aksine herkesin şahitliği geçerlidir. Yeter ki mahkeme huzurunda şahitlik etmek istesin. Bu bakımdan anne baba kardeş gibi yakınların bile şahit olarak dinletilmesinde bir engel yoktur. Ancak mahkeme şahitlerin akraba olması halinde yeminsiz olarak dinleyecektir. Dilerse yemin edebilir. Akraba olmayan şahitler ise yeminli dinlenir.
Boşanma davalarında tedbir, iştirak ve yoksulluk olmak üzere üç çeşit nafaka söz konusudur. Tedbir nafakası boşanma davasının devamınca boşanma davasıyla ayrı yaşama hakkını elde etmiş çalışmayan eşe ve varsa çocuğa verilir. Tedbir nafakası davanın boşanmayla neticelenmesi halinde eş için yoksulluk nafakasına çocuk için iştirak nafakasına dönüşür. Eşin nafaka alabilmesi için çalışmaması yada gelirinin olmaması şarttır. Geliri olan eş nafaka alamaz. Çocuk için ise talep halinde her halükarda iştirak nafakasına hükmedilir. Boşanma davalarında hem eş hem de çocuklar için iki ayrı nafakaya hükmedilebilir.
Taraflardan birinin hatta ikisinin de Türk olmaması boşanma davasının Türkiye’ de açılmasına engel değildir. Bu konu ile ilgili mevzuatı bilirseniz Türkiye’ de boşanmanız mümkün olabilecektir. Taraflar yurt dışında ise Türkiye’ de avukata vekâlet vererek ( bulundukları yerin konsolosluğundan ) Türkiye’ de boşanabilirler. ( Boşanma davası için avukata verilecek vekâletname mutlaka fotoğraflı ve boşanma özel yetkisini havi olmalıdır. Daha önce vermiş olduğunuz herhangi bir dava vekâleti, içinde boşanma yetkisi bulunmuyorsa yeterli olmamaktadır.
Yurt dışındaki boşanma kararının tanıma – tenfiz yolu ile Türk mahkemelerinde de karara bağlanması gerekmektedir. Ancak daha pratik bir yol olarak tarafların Türk mahkemelerinde tekrar boşanmalarına da uygulamada rastlanmaktadır. Bu yol çok daha kısa sürede ve çok daha az masrafla tarafların sorununa çare olabilmektedir. Gaziantep de açılacak tanıma ve tenfiz davalarında taraflara duruşma gününün tebliğ edilmesi usulen zorunludur. Bu durumda yurt dışı bulunana eşinize tebligatın gidiş geliş engelini aşmak ve zamandan kazanmak adına her iki tarafında bir avukatı vekil tayin etmesinde süre bakımdan çok ciddi yararlar sağlayacaktır. Türkiye’de tanıma ve tenfizi yapılacak yabancı mahkeme kararlarının aslının, Apostille şerhinin alınmış şekli ile ve bütün bu belgelerin de ilgili ülkede tercümesinin ve bu tercümenin de ilgili yerdeki konsoloslukça tasdik edilip öylece Gaziantep de açılacak dava ile Türk Mahkemelerine sunulması gerekmektedir. Gaziantep boşanma avukatı
Boşanma kararı verildikten ve temyiz edilmeyip kesinleştikten sonra ya da temyiz neticesinde kesinleştikten sonra, yazı işleri müdürü, boşanma ilamını, nüfus müdürlüğüne gönderir. Gaziantep Nüfus müdürlükleri online çalıştıklarından, ilamın kesinleşmesini müteakip yaklaşık 1 hafta içinde boşanma ilamınız nüfus kaydınıza işlenmiş olacaktır. Bunu herhangi bir yerdeki nüfus müdürlüğünden nüfus kaydı alarak öğrenebilirsiniz. Kararın nüfusa gönderilmesi için herhangi bir talepte bulunmanız ve masraf yapmanız gerekmemektedir. Karar nüfusa geçince yeni nüfus cüzdanınızı muhtemelen 1 gün içinde alabilirsiniz. Gaziantep boşanma avukatı
Eskiden boşanma sonrası nüfus kâğıdında “dul”, “boşanmış” gibi ibareler yer almaktaydı. Artık sadece ” bekâr ” ibaresi yer almaktadır.
Boşanma Avukatı ile ne konuşacağım?
- Öncelikle görüşme için aşağıda yazan iletişim bilgilerimizden bize ulaşarak sizin ve ilgili boşanma avukatımızın müsait olduğu bir gün ve saate randevu oluşturunuz. Randevunuza gelirken kimliğinizi unutmayınız.
- Boşanma davası açmaya karar verdiniz veya eşiniz tarafından size boşanma davası açıldığından haberdar oldunuz. Artık sizin uzman bir boşanma avukatı ile yola devam etmeniz gerekmektedir.
- Elbette davanızı kendiniz de takip edebilirsiniz ancak boşanma işlemleri hukuki usul bilgisi, kanun bilgisi gerektirdiği gibi duruşma esnasında profesyonel tepkiler verilmesi gereken titizlikle yürütülmesi gereken davalardır.
- Bu sebeple avukatınız olmadan başarılı olma şansınız düşüktür. Unutmamanız gerekir ki boşandıktan sonra çok daha büyük kayıplara uğramamak adına bir avukatla çalışmanız sizin iyiliğiniz içindir.
- Kimse ufacık bir olaydan dolayı yıllarca emek verdiği evliliğini bitirmek istemez. Ne kadar zor verilen bir karar olduğunun farkındayız. Fakat her insan nasıl farklıysa evlilik sürecinde yaşadıkları da birbirinden çok farklı. Biz avukatınız olarak boşanma kararı aldıktan sonra size en iyi şekilde yardımcı olabilmek için yazılı bir özet isteriz. Gaziantep boşanma avukatı
Peki nasıl hazırlayacaksınız bu özet bilgileri?
Elinize boş bir sayfa alıp sakin kafa ile sizi bu evliliği bitirmeye iten olayları kısaca yazınız. Örneğin;
“Kuzenim Ahmet’in düğününde ailesinin huzurunda bana hakaret etti.”
“İkinci çocuğumuz doğduktan sonra akşamları kahveye gitmeye ve kumar oynamaya başladı”
“Henüz üç aylık evliyken Instagramda tanımadığı kadınlarla mesajlaşmaya başladığını öğendim.”
“Kızımızın mezuniyetine sarhoş geldi ve okulda rezillik çıkardı.”
“Ev almak için biriktirdiğimiz parayla imam nikahlı bir kadınla evlenip onun üzerine ev almış.”
“Karım işe gidiyor sanıyordum meğer sevgilisi varmış. İş seyahatine diye sevgilisiyle tatile gitmiş”
“Kocam beni sürekli dövüyor.”
Gibi kısa ve net olarak sıkıntılarınızı yazmanızı istiyoruz. Bunun sebebi görüşmemiz esnasında yaşadığınız her şeyi hatırlayamıyorsunuz ve dava dilekçenizi sizin anlattıklarınıza göre oluşturduğumuz için bazı haklı boşanma sebepleriniz öne sürülmemiş oluyor. Dava açıldıktan sonra ise bir hukuk ilkesi olan “İddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı” engeline takılarak bu sebebi öne süremiyoruz.
Ama siz hazırlıklı olarak gelirseniz bizde sizin yaşadığınız sorunları mahkeme hakimine en iyi şekilde anlatarak haklılığınızı ispatlayabiliyoruz.
Elbette dava yalnızca iddialarla kazanılmaz.
Eski bir hukuk deyimi vardır. “Müddei iddiasını ispatla mükelleftir.”
Yani bir iddianız varsa bunu kanıtlamazsanız sözden öteye geçemez ve mahkeme bunu kararında göz önünde bulundurmaz. Bu sebeple boşanma davanızda iddialarınızı yazarken bunu nasıl kanıtlayacağınızı da yanına yazmanızı ayrıca delillerinizi yanınızda getirmenizi rica ederiz. Şöyle ki yukarıdaki bazı sebeplerinizi kullanalım;
“Kuzenim Ahmet’in düğününde ailesinin huzurunda bana hakaret etti.
Düğün kasetinde net bir şekilde duyuluyor.
“İkinci çocuğumuz doğduktan sonra akşamları kahveye gitmeye ve kumar oynamaya başladı.
Mesajlaşmalarımız var. Komşularımız bana tanıklık yapacak.”
“Ev almak için biriktirdiğimiz parayla imam nikahlı bir kadınla evlenip onun üzerine ev almış.
Bankadaki paramızı sevgilisine havaleyle göndermiş, Facebook da evin tapusunu paylaşmış ‘Hayırlı olsun gülüme sana feda olsun’ yazmış. Dekont ve fotoğrafı buldum.” gibi delillerinizi de iddialarınızla bize vermelisiniz.
Böylece sağlıklı ve emin adımlarla süreci başlatacak karşı tarafın inkar etmesini önlemiş olacağız. Unutmayın ki her delil mahkemece dikkate alınmaz. Bir delilin hukuk dava dosyanıza sunulabilmesi için hukuka uygun şekilde ele geçirilmiş olması gerekir.
Bu konuda da ofisimizin Gaziantep boşanma avukatları sizi yönlendirecektir. Sizin kesinlikle davayı kazanmanızı sağlayacağına inandığınız delil hukuka aykırı yolla elde edilmiş bir delil ise ve bunu biliyorsanız kendi elinizle kendinizi ateşe atarsınız. Hele hele kişisel verilerin hukuka aykırı kullanılması yasağını ihlal ettiyseniz bir de ceza davasıyla uğraşmak zorunda kalırsınız.
Bırakın hangi delilin davanızda kullanılıp kullanılmayacağına boşanma avukatınız karar versin.
Avukatlıkta Uzmanlık Varmıdır? Boşanma Avukatı Gibi
Boşanma Avukatı Nasıl Seçilir?
Boşanmada en önemli kararlardan biri de iyi bir avukat seçmektir. Genel anlamda birçok avukat boşanma avukatlığı yapmakta ise de özellikle boşanmalarda, çocuk var ise velayet konusunda uzmanlaşmış bir avukatla çalışmak önemlidir. Ayrıca boşanma kapsamında eşler cezai yaptırıma tabi eylemlere girişebilmektedir. Bu sebeple boşanma avukatı ceza hukukunda da kuvvetli olmalıdır.
Boşanma avukatı ararken reklamlara, “ünlülerin boşanma avukatı“, “ünlülerin avukatı“, “en iyi avukat”, “en iyi avukatlar listesi” veya “yılın en iyi avukatı” gibi ibareler cazip gelebilir. Her ne kadar bu tip reklamlar etkileyici görünse de, Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Meslek Kuralları’na göre reklam yapmak avukatlık mesleğinin saygınlığını azalttığı için yasak olup, bu yasağa uymayan bir avukatın etik değerlerinin ne derece iyi olduğu tartışmalıdır.
Boşanmada uzman avukat
Türkiye’de hukukta ve avukatlıkta uzmanlaşma yoktur. Türkiye’nin en iyi avukatları her konuda dava alabilir; ancak kendileri hukuk alanlarını belirleyerek özellikle belirledikleri hukuk alanlarında ağırlıklı olarak çalışmaları dava tecrübelerini, o konudaki hukuki bilgileri ve güncel gelişmeleri takip etmelerini sağlar. Dolayısıyla diğer avukatlardan ziyade boşanma avukatının dava tecrübesi ve özellikle boşanma, velayet, mal rejimi gibi konularda daha uzman olduğu söylenebilir. Özellikle çocuklara ilişkin bir dava konusu var ise, daha önce çocuk velayet davası tecrübesi olan bir avukatla çalışmak tercih sebebi olabilir.
İşte, boşanma hem velayet, hem de nafaka gibi mali meselelerle ilgili olduğundan, boşanma avukatı boşanma ile birlikte bu konulara da hakim olmalıdır
Aile Hukuku Önemli Yargıtay Kararları
“Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçlan, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının “çekişmeli boşanma” olarak görülmesi gerekir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1941 E. 2019/475 K. 18.04.2019 K.T.
Dava ve Karar
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166/3. maddesi uyarınca açılan boşanma istemine ilişkindir. Davacı; davalı ile 04.06.2004 tarihinde evlendiklerini, aralarında karakter farklılığından dolayı tartışmalar olduğunu, evlilik birliğinin çekilmez hâl aldığını, uzun zamandır ayrı yaşadıklarını, davalının da boşanmayı kabul ettiğini ileri sürerek dava dilekçesine ekli protokol kapsamında TMK’nın 166/3. maddesi gereği boşanmalarına ve protokolün kararın eki sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 27.06.2014 tarihli duruşmada alınan imzalı beyanında taleplerini tekrar etmiştir. Davalı 27.06.2014 tarihli duruşmada alınan imzalı beyanında; boşanmayı istediğini, davacının taleplerini kabul ettiğini beyan etmiştir.
Mahkemece; tarafların boşanma konusunda görüş birliği içinde oldukları, boşanmanın sosyal ve ekonomik sonuçları konusunda anlaşma yaptıkları, yapılan anlaşmanın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle TMK’nın 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına 1.000,00TL tedbir ve iştirak nafakasına, davacı ve müşterek çocuğun Yapı Kredi Yaşam Sigortadaki paket sağlık sigortasında sigorta şirketi tarafından belirlenecek artış farkının davalı tarafça karşılanmasına, müşterek çocuğun toplam 10.000,00TL olan özel okul masrafının artması hâlinde %30’a kadar olan artış oranının davalı baba tarafından karşılanmasına, davacının davalının soyadını kullanma talebinin feragat nedeni ile reddine, tarafların boşanmadan sonra birbirleri aleyhine mal rejiminin tasfiyesi ve katkı payına yönelik olarak dava açmayacaklarının tespitine, birbirlerinden maddi, manevi tazminat, tedbir, yoksulluk nafakası ve yargılama gideri talep etmediklerinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel mahkemece; HMK’nın 308. maddesinde davayı kabul beyanının yargılamaya son veren taraf işlemi olarak düzenlendiği ve kabulün mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurduğu, kesin hüküm gibi sonuç doğuran feragat ve kabul beyanının irade bozukluğu hâllerinde iptalinin istenebileceği, somut olayda da davalının kabul sırasında iradesinin fesada uğradığı iddiasında bulunmadığı, bozma kararının da bu doğrultuda olmadığı, aksi durumun davayı uzatmak isteyen davalı tarafından kötüye kullanılabileceği belirterek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşmalı olarak açılan boşanma davasında, davalının anlaşma iradesinden dönmesinin mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre anlaşmalı olarak açılan boşanma davasının çekişmeli olarak görülmeye devam edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, ilgili kanun maddesinin incelenmesinde yarar görülmektedir. TMK’nın 166. maddesinin 3. fıkrasında; “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz ” düzenlemesi yer almaktadır.
Uygulamada anlaşmalı boşanma adı verilen ve yukarıya alıntılanan fıkra uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için ilk koşul; evlilik birliğinin en az bir yıl sürmesidir. Aksi takdirde hâkim diğer şartları incelemeden boşanma davasını reddetmelidir. İkinci koşul, eşlerin mahkemeye birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmesidir. Burada önemli olan tarafların boşanma iradelerini aynı anda ve duruşmada hâkime beyan etmesidir. Üçüncü koşul, eşlerin iradelerini hâkime bizzat açıklamalarıdır. Hâkimin eşleri dinleyerek serbest iradelerinin oluşup oluşmadığına karar vermesi gerekir. Madde hükmü, duruşmada tarafların her türlü baskı ve tehditten uzak olarak özgür iradeleri ile beyanda bulunduklarının denetlenmesini amaçladığından hâkimin bu hususta her türlü özeni göstermesi gerekmektedir (Kılıçoğlu A: Aile Hukuku, Ocak 2019, s.113).
Son koşul ise; anlaşmalı olarak boşanmak isteyen eşlerin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda da anlaşmış olmaları ve buna ilişkin düzenlemeyi hâkimin onayına sunmaları gerekir. Taraflar bu hususta mahkemeye bir protokol sunabilecekleri gibi, belirtilen tüm bu hususlarda mahkemeye sözlü olarak da beyanda bulunabilirler. Ancak ikinci durumda sözlü beyanın zapta geçirilmesi ve taraflarca imzalanması gerekir (Akıntürk T: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s.271). “Boşanmanın mali sonuçları” ile kastedilen maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleridir (TMK m. 174/1-2; m. 175). “Çocukların durumu” ile kastedilen ise, ortak çocukların velâyetinin kime verileceği, velayet verilmeyen eş ile çocuklar arasında kurulacak kişisel ilişki ve çocuklar için ödenecek iştirak nafakası ile ilgili düzenlemelerdir. Madde metninden anlaşıldığı üzere, boşanma, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkındaki düzenlemeler hakkında tarafların serbest iradelerinin uyuşması gerekmekte ise de, aynı zamanda hâkimin bu anlaşmayı onaylaması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, taraflar anlaşma konusunda tamamen özgür bırakılmamıştır. Bu nedenle, hâkim tarafından onaylanmayan anlaşmalar hukuki sonuçlarını doğurmayacağı gibi, tarafların da kendilerine önerilen değişikliği kabul etmesi hâlinde anlaşma geçerli olacak ve boşanma kararı verilebilecektir. Önemle belirtilmelidir ki, taraflarca yapılan ve hâkim tarafından onaylanan anlaşma hükümleri infazda sıkıntı doğurmaması için hüküm fıkrasında aynen yer almalıdır. Anlaşmalı boşanmanın koşulları bu şekilde ana hatlarıyla belirtildikten sonra uyuşmazlığın çözümü bakımından “ikrar” ve “kabul” kavramlarının irdelenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK’da, boşanma davaları için özel yargılama kurallarına yer verilmiştir.
Şöyle ki, 184. maddesinin birinci fıkrasının (1) nolu bendinde hâkimin, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamayacağı ve (3) numaralı bendinde ise tarafların bu konudaki her türlü ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı belirtilmiştir. İkrar, bir tarafın, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıanın doğru olduğunu bildirmesidir.
İkrarın konusu ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. İkrar, tek tek vakıalar hakkında olup, talep sonucuna ilişkin değildir. Bir tarafın talep sonucunun diğer tarafça kabul edilmesi, davayı sona erdiren bir taraf işlemi olup davayı (kabul) ismini alır. Kabulde, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalara değil, onlardan çıkardığı talep sonucuna rıza gösterilmektedir (Kuru, B./Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2013, s.366).
Kural olarak, boşanma davalarında hâkim ikrarla bağlı olmadığı gibi kabulle de bağlı değildir. Bu durum, Türk Medeni Kanunu’nda “irade ilkesine” dayanan bir boşanma sisteminin olmayışından kaynaklanır. Çünkü irade ilkesine göre tarafların karşılıklı rızaları boşanma kararı verilmesi için yeterlidir. TMK’da ise kusur ilkesi, irade ilkesi ve evlilik birliğinin sarsılması ilkeleri gibi tek tipten oluşmayan karma bir sisteme yer verildiği görülmektedir (Gençcan, Ö.U: Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2017, s.118).
Uyuşmazlığın temelini teşkil eden anlaşmalı boşanma davaları kısmen irade ilkesinin uygulandığı davalardır. Bu durum, maddede yer alan “Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz” cümlesinden de anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin kurulması sırasında karşılıklı iradelerine önem verilen tarafların boşanma konusunda da istek ve beyanlarının dikkate alınması anlaşmalı boşanmanın gereğidir.
Ne var ki, TMK’nın 166/3. maddesinde sayılan diğer koşulların hepsinin gerçekleşmediği bir durumda davalının boşanma davasını kabul etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Bu nedenledir ki, TMK’nın 166/3. maddesi uyarınca davanın kabulü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 308. maddesinde düzenlenen “kabul” kavramından ayrılmaktadır. HMK’nın 308. maddesi uyarınca davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile olmakta ve dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermektedir.
Kabulün geçerliliği davacı veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir. Oysa anlaşmalı boşanma davalarında kabul, tek başına davayı sona erdirmediği gibi, TMK 166. maddenin 3. fıkrası; hâkimin boşanma isteğinin serbest iradeye dayanıp dayanmadığını saptamasını ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında düzenlemeleri uygun bulmasını ve uygun bulmadığı takdirde bu düzenlemelere açık müdahalesini aramaktadır.
Öte yandan, usul hukuku anlamında kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur ve ancak irade bozukluğu hâllerinde kabulün iptali istenebilir (HMK m.311). Diğer bir anlatımla davalı irade fesadı hâlleri dışında kabulden dönemez. Yukarıda belirtildiği üzere anlaşmalı boşanma davalarında ise “kabulün” doğurduğu tek sonuç evlilik birliğinin sarsıldığı olgusunun ispatlandığıdır, diğer bir anlatımla mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmasına gerek yoktur ancak “yalın kabul” boşanma kararı vermeye yetmemektedir.
Bu nedenle, TMK’nın 166/3. maddelerinin uygulandığı bir davada davanın kabulü şekli ve maddi hukuk anlamında hükmün kesinleşmesi sonucunu doğurmadığından hükmün kesinleşmesine kadar davalının kabul beyanından dönmesi mümkündür. Çünkü bu durumda anlaşmalı boşanma koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez (Özdemir, N: Türk Hukukunda Anlaşmalı Boşanma, Doktora Tezi, s.176-177; Gençcan, s.780).
Taraflardan birinin anlaşmadan dönme iradesi davanın samimi bir iradenin mahsulü olmadığına, hâkimin anlaşmalı boşanma şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda gerekli her türlü araştırmayı yapmadığına işaret eder. Esasen yapılan bu değerlendirmeler, Türk toplumunun temeli olan ve eşler arasında eşitliğe dayanan aile kurumunun, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesi ile özel olarak güvence altına alınmasından kaynaklanmaktadır. Devlet ailenin korunması için gerekli her türlü tedbiri alır ve boşanma davalarının toplumu ilgilendiren yapısı nedeniyle de üzerine düşen yükümlülükleri mahkemeler/hâkimler vasıtasıyla yerine getirir. Bu nedenle, TMK’nın 166/3. maddesine dayalı davalarda da hâkim, bir yandan tarafların ikrarı ile bağlıyken, aynı zamanda bir denetim yetkisine sahiptir.
Buradan hareketle, genel hükümlere dayalı bir alacak davasında olduğu gibi davayı sona erdiren “kabul” beyanının, toplumun temeli olan aile kurumu için de boşanma kararı verme zorunluluğu getirdiği ve tarafların da kararın kesinleşmediği sürece bu kabul beyanlarıyla bağlı olduğu söylenemeyecektir. Diğer yandan anlaşmalı boşanma davasında feragat hakkı bulunan davacıya bir nevi anlaşmayı bozma hakkı verilirken anlaşmanın diğer tarafı olan eşin bu anlaşmayla sonuna kadar bağlı olması silahların eşitliği ilkesine de aykırılık teşkil ettiğinden anlaşmayı bozma hakkının davalıya da verilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 04.06.2004 tarihinde evlendiği, bu evlilikten 12.03.2007 doğumlu müşterek çocuklarının bulunduğu, davacı kadının anlaşmalı boşanma isteğiyle mahkemeye başvurduğu ve dilekçe ekinde iki tarafın imzaladığı 23.06.2014 tarihli protokolde boşanma, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında düzenlemelerin yer aldığı, 27.06.2014 tarihli duruşmada tarafların protokol içeriğine göre boşanmak istediklerini bildirdikleri ve bu beyanlarını imzaladıkları, mahkemece de TMK 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı olarak boşanma kararı verdiği görülmektedir.
Davalı ise aralarındaki protokol şartları ve boşanmaya sebep olan hadiselerin farklılığı sebebiyle anlaşamadıklarını, anlaşmalı boşanmanın irade fesadı hâllerinin varlığı altında gerçekleştiğini, davadan feragat ettiğini beyanla hükmü süresinde temyiz etmiştir. Anlaşmanın diğer tarafı olan eşin hüküm kesinleşinceye kadar anlaşma iradesinden dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığından, taraflara iddia ve savunmalarını bildirmesi ve delillerini sunması için imkân verilerek davaya “çekişmeli boşanma” (TMK m. 166/1-2) olarak davaya devam edilmesi gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, tarafların somut uyuşmazlıkta yaptıkları protokolü kabul ettiklerini mahkeme huzurunda özgür iradeleri ile beyan ettikleri, bu beyanlarını imzaladıkları, mahkemece de bu protokolün uygun görüldüğü ve anlaşmalı boşanmaya karar verildiği, anlaşmalı boşanma kararından sonra hangi gerekçeyle olursa olsun taraflardan birinin bu beyanından dönmesi hâlinde davanın çekişmeli boşanmaya döneceğine ilişkin görüşün yasal dayanağının bulunmadığı, TMK’nın 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanma kararı verildikten sonra tarafların ancak irade fesadı hâllerinin varlığı iddiasıyla kararın bozulmasını isteyebileceği, bu durumda da öncelikle hadise şeklinde irade fesadı olup olmadığı tespit edilerek anlaşmalı boşanma şartlarının oluşup olmadığının belirlenmesi, irade fesadının varlığının kanıtlanması hâlinde davanın çekişmeli olarak görülüp hükmün bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.04.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla karar verildi.
BOŞANMA DAVASI AÇISINDAN SÜREKLİ ALKOL ALMAK, EVE GELMEMEK VE AİLESİNE İLGİSİZ DAVRANMAK MANEVÎ TAZMİNATI GEREKTİRMEZ.
T.C.
Y A R G I T A Y
2. Hukuk Dairesi
ESAS NO: KARAR NO:
2022/1935 2022/4205
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y İ L A M I
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Boşanmaya neden olan olaylarda, gerçekleşen ve bölge adliye mahkemesince erkeğe kusur olarak yüklenen “Sürekli alkol alma, eve geç gelme-bazen gelmeme, eşine ve çocuklara ilgisiz davranma” kusurlu davranışları davacı-davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmemektedir. Bu itibarla, Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde düzenlenen manevî tazminatın koşulları oluşmamıştır. O halde, davacı-davalı kadının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının reddi ile hükmün yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 09.05.2022 (Pzt.)
Başkan V. Üye Üye Üye Üye
EVLENME NEDENİYLE İŞİN BIRAKILMASI SEBEBİNE DAYALI DİĞER EŞTEN İSTENEN TAZMİNAT İSTEMİNDE GENEL MAHKEMELER GÖREVLİDİR.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/3-492
KARAR NO : 2022/313
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 12/02/2019
NUMARASI : 2018/892 – 2019/91
DAVACI : G.Y.Ö. vekili Av. C.G.
DAVALI : A.Ö. vekili Av. M.G.
1. Taraflar arasındaki “tazminat ve eşya alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Aile Mahkemesince verilen, işten ayrılma tazminatı ile nişan, kına masraflarına ilişkin istem yönünden davanın görevsizlik nedeniyle reddine, çeyiz ve ziynet eşyalarına ilişkin istem yönünden davanın kabulüne dair karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; tarafların 17.08.2014 tarihinde evlendiklerini, balayında şiddet görmeye başlayan müvekkilinin davalı ve ailesiyle henüz nişanlıyken başlayan sorunları evliliğinde de yaşamaya devam ettiğini, bu nedenle boşanmak istediğini ayrıca evlenmeden önce aylık 1.000 TL maaşla çalışan müvekkilinin evlenince işi bırakmak zorunda kaldığını ve bundan dolayı zarara uğradığını, kına ve nişan törenleri masrafının müvekkili ve ailesi tarafından karşılandığını, düğünde takılan ziynet eşyaları ve hediyelerin kadına ait olduğunu, çeyiz eşyalarının da aynen veya olmadığı takdirde bedelinin iadesi gerektiğini, ayrıca yaşanan olaylar nedeniyle manevi olarak da zarar gördüğünü ileri sürerek tarafların boşanmalarına, tedbir ve yoksulluk nafakasına, işten ayrılma ve yapılan kına-nişan törenleri için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL maddi tazminat ile düğünde takılan altın ve hediyeler için şimdilik 10.000 TL tazminatın, müşterek hanede kalan çeyizler için 9.000 TL tazminatın ve 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle çeyiz ve ziynet eşyaları yönünden talep sonucunu arttırmıştır.
Davalı Cevabı ve Karşı Dava:
5. Davalı vekili; davacının haksız şekilde balayı dönüşü evi terk ettiğini, dava dilekçesindeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu, düğüne birkaç gün kala başlık parası istenmesi nedeniyle tatsızlıkların çıktığını, davacının işten ayrılmasından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını zira tam tersine eşinin çalışmasını isteyen müvekkilinin davacıyı bu yönde ikna etmeye çalıştığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin haksız olduğunu savunmuş, karşı dava olarak tarafların boşanmalarına, müvekkilinin evlilik gayesiyle yaptığı tüm masraf ve harcamaların tespitiyle şimdilik 60.000 TL maddi tazminat yanında, duyduğu üzüntü nedeniyle 75.000 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Karşılıklı boşanma ve manevi tazminat talepleri ile erkeğin maddi tazminat istemi yönünden yargılamaya Ankara 2. Aile Mahkemesinin 2014/1542 E. sayılı dosyası üzerinden devam olunmuş, kadının açtığı işten ayrılma nedeniyle tazminat, çeyiz ve ziynet eşyasına ilişkin maddi tazminat talepleri yönünden ise dosya tefrik edilerek yargılama eldeki dava dosyası üzerinden yürütülmüştür.
7. Mahkemenin 03.05.2016 tarihli, 2015/371 E., 2016/420 K. sayılı kararı ile; davacı kadının işten ayrılma ve nikâh törenleri nedeniyle yapılan masraflara ilişkin taleplerinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından kaynaklanmadığı ve borçlar hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesi gereğince aile mahkemesinin davaya bakmaya görevli olmadığı gerekçesiyle 5.000 TL tutarındaki tazminat istemi yönünden mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine, eşya ve çeyiz alacağı davasının ise kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.03.2018 tarihli ve 2016/11918 E., 2018/2605 K. sayılı kararı ile; “… 1- 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı (vesayet) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.
Mahkemece, her ne kadar, davacının işten ayrılma ve nişan törenleri nedeniyle yapılan masraf kalemleriyle ilgili istediği 5000 TL yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ise de; davacının bu talebi evliliğe ve Aile Hukukuna dayanmaktadır. Talep, Aile Hukukundan doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekmektedir.
Bu nedenle, mahkemece bu talepler yönünden de işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- 6100 sayılı HMK’nun 26. maddesi gereğince hakim, iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı, ıslah dilekçesinde aynen iade talebinde bulunmamış, belirttiği çeyiz ve ziynet eşyalarının bedelinin ödenmesini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece çeyiz eşyaları yönünden aynen iadeye olmaz ise bedelinin ödenmesine karar verilmesi de isabetli bulunmamıştır.
3- Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Mahkemenin 12.02.2019 tarihli ve 2018/892 E., 2019/91 K. sayılı kararı ile; nişan ve kına masraflarına ilişkin taleplerle çeyiz eşyaları yönünden bozmaya uyulduğu, işten ayrılma nedenine dayalı talep yönünden görevsizliğe ilişkin ilk kararda ısrar edildiği belirtilerek çeyiz eşyaları yönünden davanın kabulüne, nişan ve kına masrafları yönünden davanın reddine, işten ayrılmayla ilgili talep yönünden ise önceki gerekçeyi tekrarla direnme kararı verilerek görevsizliğe hükmedilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; evlenirken işten ayrılmak durumunda kalındığı ve bundan dolayı zarara uğranıldığı iddiasıyla boşanmayla birlikte talep edilen ve devamında tefrik olunan tazminat istemi yönünden aile mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle mahkemelerin görevi ile ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesi gerekmektedir. Gaziantep boşanma avukatı
14. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesinde, mahkemelerin görevlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 1. maddeleri aynı yöne işaret etmektedir.
15. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.
16. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un “Aile mahkemelerinin görevleri” başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrası; “22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 3.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler…” hükmünü içermekte olup söz konusu uyuşmazlıklarda aile mahkemeleri görevlidir.
17. Bir uzmanlık mahkemesi olan aile mahkemelerinin kuruluşunu düzenleyen ve kendine özgü usul hükümleri taşıyan 4787 sayılı Kanun, evvelce genel hukuk mahkemelerince bakılan aile hukukundan doğan dava ve işleri bu mahkemelerden alarak uzmanlık mahkemesine vermiştir. Bu Kanun’un 7. maddesinin 3. fıkrası gereğince de; özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla; bu kanunda hüküm bulunmayan konularda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile usul kanunu (HMK, HUMK) hükümleri uygulanır.
18. Göreve ilişkin bu açıklamalardan sonra Mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık noktası olan davacı talebi irdelenmelidir.
19. Direnme kararı davacının evlenmeden önce çalışmaktayken evlilikle birlikte işi bıraktığı, bu durumun zararına neden olduğu iddiasına dayalı olup görevli mahkemenin belirlenebilmesi için bu maddi tazminat talebinin 4787 sayılı Kanun ile aile mahkemelerinin görev alanına bırakılan TMK’nın 174/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmesi gerekir.
20. Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin birinci fıkrası “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir…” şeklindedir.
21. Bu kapsamdaki maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır ve tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz (Hukuk Genel Kurulunun 14.12.2021 tarihli, 2018/2-1095 E., 2021/1676 K. sayılı kararı).
22. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder. Bir başka anlatımla; mevcut menfaatten kasıt, genel olarak evlilik birliğinin eşlere sağladığı yararlarken, beklenen menfaatler ise evliliğin devamı hâlinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır (Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2019 tarihli, 2017/2-2063 E., 2019/448 K. sayılı kararı).
23. Lafzından da anlaşılacağı üzere söz konusu maddede düzenlenen zarar, mevcut ya da beklenen menfaatlerin “boşanma yüzünden” zedelenmesiyle doğan zarardır. Oysa direnmeye konu talep, evlenme nedeniyle işin bırakılması sebebine dayalıdır ve TMK’nın 174. maddesi kapsamında değerlendirilemez. Kanun koyucunun devletin egemenlik yetkisi dâhilinde yargı erkinin işleyişini sağlamaya yönelik olarak emredici bir biçimde kaleme alınmış olan usul kurallarıyla sınırlarını belirlediği uzmanlık mahkemesi niteliğinde olan aile mahkemelerinin görev kapsamının yorum yoluyla genişletilemeyeceği tartışmasızdır. Bu çerçeveden bakıldığında, uyuşmazlığa konu tazminat isteminin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği ve aile mahkemelerinin görevli olmadığı kabul edilmelidir.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının söz konusu talebinin dava dilekçesiyle bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, evlenme nedeniyle işten ayrılmanın zarar doğurduğu iddiasının boşanma talebiyle birlikte ileri sürdüğü, bu durumda talebin haklı olup olmadığının ancak TMK’nın 174/1. maddesi çerçevesinde ve aile mahkemeleri önünde tartışılabileceği, söz konusu sorumluluk iddiasının genel hükümlerde yer alan borç ve sorumluluk sebeplerinden herhangi birinin hukukî yapısına uygun düşmediği, bu nedenle direnme kararının Özel Daire kararında işaret edilen nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca, bu yöne ilişkin verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
26. Ne var ki, bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olup davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-3. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Borçlar Kanununa göre borcun kaynakları sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmedir. Bunun dışında borcun kaynağı bir kanun hükmü de olabilir. Bu hükümler çok değişik Kanunlarda yer alabilmektedir. Borcun kaynağının bir Kanun hükmü olması, Borçlar Kanunu anlamında bir borç ilişkisi bulunmamasından değil çoğu kez özel bir sebepsiz zenginleşme hükmünün veya haksız fiil hükmünün özel bir Kanunda düzenlenmiş olmasından doğmaktadır.
Borçlar Kanunu anlamında borç ilişkisi olmasına rağmen özel bir Kanunla düzenlenmesindeki amaç toplum hayatıyla ilgili kurallar getirilirken kişilerin hak ve yükümlülüklerinin daha net ve daha açık kurallarla düzenlenmesi ve toplum nizamının sağlanmasıdır.
Bazen Borçlar hukuku anlamında bir borç ilişkisi olmamasına rağmen özel bir Kanun hükmü ile borç ilişkisi yaratılmış olabilir. Burada da amaç hukukumuzda yer alan borcun kaynakları olan sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme hükümlerinin düzenlemeye konu husustaki ihtiyaca cevap veremeyecek ve bir sorumluluk doğuramayacak olmasıdır. Bu şekilde yapılan özel düzenlemeler ile genel kurallarla borç ilişkisi doğmayabilecek bir konuda toplum düzeninin sağlanması için varlığına ihtiyaç duyulan bir konu düzenlenerek unsurları genel sorumluluk hükümleriyle tam örtüşmeyen bir sorumluluk hükmü getirilmektir.
Boşanmanın malî sonuçlarından olan maddî tazminat TMK m. 174/1’de düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.” Bu düzenleme özel bir haksız fiil düzenlemesidir. Boşanmaya neden olan bazı maddi vakıaların varlığı genel haksız fiil hükümlerine göre dahi sorumluluğu gerektirebilirken bazı maddi vakıalarda ise genel haksız fiil hükümlerine göre talepte bulunulabilmesi mümkün olmayabilecektir.
Yasa koyucu bu özel düzenlemeyi yapmak suretiyle genel haksız fiil hükümlerine göre talepte bulunulamayacak konularda bile bu madde ile tazminat istenebilmesini mümkün kılmıştır. Diğer bir ifadeyle, TMK m. 174/1’de düzenlenen, boşanmanın malî sonuçlarından olan maddi tazminat genel tazminat esaslarından ayrılmakta olup bu tazminat türünün kendine özgü/özel kuralları bulunmaktadır. Düzenlemede maddi tazminatın miktarının saptanması açısından tazminat isteyenin “boşanma yüzünden mevcut ya da beklenen bir menfaatinin zedelenmesinden” söz edilmiştir.
Düzenlemede mevcut ya da beklenen menfaatin niteliği belirtilmediği gibi hesaplama yöntemi konusunda da bir açıklama bulunmamaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, sadece uygun bir tazminat denilmiş, böylece maddi tazminatın miktarının takdiri uygulamaya bırakılmıştır.
Madde kapsamını belirleyebilmek için maddede belirtilen mevcut ve beklenen menfaat ile kastedilenin ne olduğu üzerinde de durulması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.11.2014 Tarih, 2013/2-1416 Esas, 2014/956 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “mevcut menfaat; evlilik birliğinin eşe sağladığı hâli hazırdaki ekonomik yararlardır. Beklenen menfaat ise; evlilik birliği boşanma ile sona ermemiş olsaydı, eş söyleyişle evlilik birliği sürmüş olsaydı elde edilecek olan muhtemel ekonomik yararlardır. Bu yararlar çok çeşitlidir. Bu bağlamda şunu ifade etmek gerekir ki boşanmakla bir eş, en azından, diğer eşin desteğini kaybedecektir. Boşanan eş, kurulu bir evlilik düzeni içinde, işleyen her ekonomik yarardan yoksun kalarak yeni bir düzen kurması gerekecektir.
İlişkinin niteliği itibariyle ekonomik yararlar da değişeceğinden, mevcut ve beklenen menfaatler itibariyle zararı belirlemek güç olsa da hakkaniyet eksenli olarak, hâkime fikir de verecektir. Hakkaniyet eksenlidir (TMK m. 4), zira evlilik birliği ticarî değil manevi bir beraberliktir. Yasa’da “uygun bir tazminat” denilmesinin nedeni de budur. Hâkime tanınan bu takdir marjının kullanılması sınırsız olmayacaktır. Öğreti ve özellikle uygulamada, takdir marjı kullanılırken; boşanmaya neden olan olaylardaki kusurun ağırlığı, eşlerin sosyal ve ekonomik durumları, bakiye/ortalama yaşam ve sahip olunan çocuk sayısı gibi nedenlere bağlı olarak, evlenme şansı gibi kriterlerin göz önünde tutulması gerektiği kabul edilmektedir.
Uygulamada tazminat takdirinde önemli başka bir ölçüt de, eşin evlenmeden önceki yaşam standartlarıdır. Kuşkusuz boşanan eş bu standartları kaybedecektir. İşte tazminatın takdirinde, kaybedilen bu standartların da dikkate alınması gerekecektir. Evlilik birliğinin devamı süresince eşin yaşam standartları, aslında desteği yitirilen eşin sosyal ve ekonomik durumu ile doğrudan ilgilidir. Hiç kuşkusuz eşlerin gelirinin olup olmadığı, bu cümleden olarak, eşlerin çalışıp çalışmadığı yitirilecek destek açısından nazara alınması gereken başka bir kriter olacaktır.”
Yukarıda yapılan açıklamalarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlık açılan boşanma davasında, evlenme nedeniyle işten ayrılma maddi vakıasına dayanılarak boşanmaya bağlı maddi tazminat talebinde bulunulması hâlinde bu talebin TMK 174. madde kapsamında talep edilmiş maddi tazminat olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği buradan varılacak sonuca göre bu talepler yönünden davaya aile mahkemesinde mi yoksa genel mahkemede mi bakılması gerektiği noktasındadır.
Kişinin evlenme nedeniyle çalıştığı işten ayrılması, gerek sözleşme, gerek haksız fiil, gerekse sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre evlendiği kişiden talepte bulunmayı gerektiren olaylar değildir. Boşanma davasında bu maddi vakıanın da tazminat nedeni olarak ileri sürülmesinin nedeni TMK 174. maddede özel bir unsur olarak düzenlenen mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanmanın gerçekleşmesiyle zarar göreceği iddiasıdır.
Talep konusu itibarıyla bu hususun mevcut veya muhtemel menfaat kavramı kapsamına girip girmediği, boşanmaya karar verilip verilmediği, boşanmaya neden olan olaylarda karşı tarafın ağır veya eşit kusurlu olup olmadığı da incelenmek suretiyle tazminat talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden bu talep TMK 174. madde kapsamında kalmaktadır.
Boşanmaya bağlı olarak doğduğu belirtilen bir zararın da istenebilirliğinin ancak 174. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekeceğinden bu madde hükmüne göre tazminat talep edilip edilemeyeceği aile hukukundan doğan bir ihtilaf olup, bu talep bakımından da uyuşmazlığa bakmaya aile mahkemesi görevlidir.
Bu durumda uyuşmazlığın aile hukukundan doğduğu ve aile mahkemesinin görevli olduğuna değinen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmesi doğru olmamıştır. Gaziantep boşanma avukatı
Belirtilen nedenlerle Özel Daire kararı gibi direnme hükmünün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan talebin TMK 174. madde kapsamında olmayıp genel mahkemenin görevli olduğu yönündeki direnme kararı uygun bulunarak uyulan kısımlar incelenmek üzere dosyanın özel daireye gönderilmesi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.
Avukatlarımızca Hazırlanan Diğer Yazılar
Nafaka Ödenmezse Ne Olur ?
Nafaka ödenmezse ne olur sorusunun yanıtı nafaka borçlusuna uygulanacak olan cezai yaptırımlardır. Boşanma davasında mahkeme tarafından belirlenmiş nafakanın ödenmemesi halinde, nafaka alacaklısı öncelikle nafaka ceza dilekçesi ile nafakanın ödenmediği hakkında
Mardin Çekişmeli Boşanma
Mardin boşanma avukatı ekibimiz çekişmeli boşanma davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, avukatlık ve danışmanlık hizmeti vermektedir. Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının
Mardin Anlaşmalı Boşanma
Mardin boşanma avukatı. Evlilik çiftler için büyük anlama sahip olmakla beraber bitmesi yıkıcı durumlara sebep olmaktadır. Boşanmanın yaşattığı ruhsal ve psikolojik etkilerin yanında maddi anlamda da değişikliğe sebep olacak durumlar
Mardin İşçi Avukatı
İşveren tarafından işçiye ödenen ve ödenmesi gereken ücretler, işçinin çalışma şartları, işçi ve işverenin sorumlulukları ve yükümlülükleri hususunda düzenlemelerin yer aldığı hukuk dalıdır. İşçi ve işveren arasında çıkan uyuşmazlıklar iş
Mardin Miras Avukatı
Miras genel olarak kişinin ölümünden sonrasında malvarlığının akıbetinin nasıl sonuçlanacağını düzenler. Sadece yalnız bundan ibaret değildir. Kişinin ölmeden ilkin mirası ile ilgili gerçekleştireceği tasarruflar da miras hukuku düzenlemeleri içinde yer
Mardin Ceza Avukatı
Uygulamada genellikle Mardin şehrindeki bir ceza davası için ceza avukatı seçilirken internet üzerinden ; ‘’ Mardin ceza avukatı , Mardin ağır ceza avukatı ‘’ gibi terimler aratılıp avukat seçilse de
Gaziantep Avukat ve Hukuk Bürosu iletişim adresimizden de bizlere ulaşabilirsiniz.
Fatih Mah. Fevzi Çakmak Bulvarı No: 139 K:3 D:5 (Erguvan Apt. 21.Noter Üstü) Şehitkamil / Gaziantep
SANTRAL OPERATÖRÜ ÇAĞRI MERKEZİ : ( 0342 ) 321 36 36
Gaziantep Adalet Sarayı Ana Hizmet Binası : Zeytinli Mah. Turgut Özal Bulv. No:1/1 27500
GAZİANTEP AİLE MAHKEMELERİ | ||
GAZİANTEP 1 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4128 |
KALEM | 4123 | |
GAZİANTEP 2 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4126 |
KALEM | 4117 | |
GAZİANTEP 3 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4111 |
KALEM | 4114 | |
GAZİANTEP 4 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4107 |
KALEM | 4106 | |
GAZİANTEP 5 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4095 |
KALEM | 4097 | |
GAZİANTEP 6 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4086 |
KALEM | 4092 | |
GAZİANTEP 7 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4078 |
KALEM | 4080 | |
GAZİANTEP 8 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4077 |
KALEM | 4073 | |
GAZİANTEP 9 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4518 |
KALEM | 4524 | |
GAZİANTEP 10 AİLE MAHKEMESİ | MÜDÜR | 4515 |
KALEM | 4512 |