ALKOLLÜ SÜRÜCÜNÜN KAZASINDA SİGORTA ZARARI KARŞILAR mı
Madde 97- (Başlığı ile birlikte değişik:RG-19/2/2014-28918)
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20 promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/17-1098
KARAR: 2014/644
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; …3.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.02.2012 gün ve 2011/278 E.-2012/32 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 10.09.2012 gün ve 2012/3990 E-2012/8905 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, davalının işleteni olduğu ve müvekkili şirkete trafik sigortalı aracın alkollü sürücü idaresinde iken 3. kişi aracında hasara neden olduğunu, karşı araç hasar bedelinin müvekkilince ödendiğini ve alacağın rücuen tahsili için davalı aleyhine …4.İcra Müdürlüğünün 2011/1926 sayılı dosyasından yapılan icra takibine haksız itiraz nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek, 11.625,00 TL. asıl alacak üzerinden yapılan takibe vaki itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediği ve davacının rücu hakkının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından zarar gören 3.kişiye ödenen tazminatın, sigortalısından rücuen tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48.maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1.maddesinde; alkollü içki almış olması sebebiyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, ZMSS Genel Şartlarının B.4.d.maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, ZMSS Genel Şartlarının B.4.d. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2.fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından,
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK, 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 07.04.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Uyuşmazlık, kazanın münhasıran sürücü A…’un aldığı alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği, dolayısıyla hasarın teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, kaza tespit tutanağına göre, davalıya ait aracın sürücüsünün alkollü olarak araç kullanırken bölünmemiş iki yönlü yolda ve şerit tecavüzü ile karşı yönden gelen 3. kişiye ait araçla çarpıştıktan sonra park halindeki araçlara çarparak hasara sebebiyet verdiği, olayda sigortalı sürücünün 1. derece kusurlu bulunduğu, karşı yönden gelen araç sürücüsü Y…’un ise hız sınırını aşmaktan 2. derece kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Yargılama sırasında makine mühendisi ve nöroloji uzmanından alınan bilirkişi raporunda, olayda alkolün kazaya etkisi bulunmakla birlikte münhasıran etkili olmadığı, sigortalı araç sürücüsünün % 87.5 karşı araç sürücüsünün ise %12.5 oranında kusuruyla kazanın meydana geldiği belirtilmiş ve mahkemece bu yönde hüküm kurulmuş ise de; bilirkişi raporunda karşı araç sürücüsü hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçu nedeniyle açılan dava sonunda …1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/403 Esas 2011/252 Karar sayılı dosya ile …4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/499 Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporları irdelenmiş olmadığından bu hali ile bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.
O halde, mahkemece, öncelikle yukarıda sözü edilen dava dosyaları getirtildikten sonra, dosyanın Karayolları Fen Heyetinden kusur uzmanı iki makine mühendisi ve bir de nöroloji uzmanından oluşan yeni bilirkişi heyetine tevdii ile yukarıda belirtilen ceza ve hukuk dosyasındaki bilirkişi raporları ile eldeki dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte irdelenerek, sürücü A…’un kaza anındaki alkol oranı, olay saati, yol ve hava koşulları, kazanın oluş şekli vs. olgular bir bütün olarak değerlendirilip, kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediği ve alkol dışındaki başka unsurların (dava dışı 3.kişiye ait aracın sürücüsünün de kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmakla münhasırlık unsuru ortadan kalkmış olacağından, özellikle karşı araç sürücüsü Y…’un kusurunun) kazanın oluşmasında etkili olup olmadığı hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ve raporlar arasında meydana gelecek çelişkileri giderici yeni bir rapor alındıktan sonra, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı tarafından zarar gören 3.kişiye ödenen tazminatın, sigortalısından rücuen tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kazanın münhasıran sürücünün aldığı alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği, dolayısıyla hasarın teminat dışı olup olmadığı konusunda Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olduğu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediğinden yerel mahkeme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca kabul görmemiştir.
Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3.maddesinin atfı dikkate alınarak HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı HUMK’nun 440/I.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.05.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.CYARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO. 2004/11-217
KARAR NO. 2004/212
KARAR TARİHİ. 7.4.2004
” 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 48.maddesi;alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97.maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “Alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı” kenar başlığı altında; Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5.maddesinde “Teminat dışı kalan zararlar” kenar başlığı altında; taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte;Kasko Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının A.5.5.maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanununun 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından,
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde yukarıda anılan yasa hükmün tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasa da yer alan hükmü dikkate almadan salt; ( mücerret ) 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin, yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibarıyla sürücünün salt ( münhasıran ) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması, tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının kanıt yükü TTK.nun 1281 maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. ( Bkz.YHGK. 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840 sayılı ilamı, 19.4.2000 gün ve 2000/11-806-801 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-273 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-73 sayılı ilamı, Y.11.HD.nin 23.2.2004 gün ve 2004/7094-1654 sayılı ilamı )
Somut olayda dosya kapsamına göre, davacının seyir ettiği yönde yol kenarına park etmiş Gülbu Mızrak yönetimindeki 06 YRE 34 plakalı aracın, bulunduğu yerden çıkmak için geri geri manevra yaptığı sırada, davacının yönetimindeki 06 GRK 06 plakalı aracın sağ ön tarafı ile 06 YRE 34 plakalı aracın sol arka tarafına çarptığı, bu çarpmadan sonra davacının aniden sola direksiyon kırdığı, bu arada davacının, arkasından gelmekte olan dava dışı 06 FB 744 plakalı aracın sağ ön kısmına, aracının sol arka kısmı ile çarptığı ve arkadaki aracın çarpmanın etkisi ile yolun soluna karşı şeride doğru savrulduğu ve karşı yönden gelmekte olan dava dışı 06 F 2462 plakalı araçla çarpıştığı anlaşılmaktadır.
Alınan uzman bilirkişi raporuna göre, bu olayda iki yönden hareket halinde bulunan trafiği kontrol etmeden tedbirsiz ve dikkatsiz bir biçimde yola çıkış yapmak isteyen 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak 6/8 oranında asli kusurlu bulunduğu, davacının ise akan trafiği kontrol edip kaza anında etkin fren önlemine başvurmadığı için 2/8 oranında kusurlu bulunduğu belirtilmiştir.
Kaza sırasında davacının 1.31 oranında alkollü olduğu bilirkişi raporu ile saptanmıştır. Bununla birlikte yukarıda açıklanan ilkeye göre, sürücünün alkollü olması, yalnız başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir.
Her ne kadar, içerisinde nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından oluşan bilirkişi kurulu raporunda davacının aldığı alkol oranından yola çıkılarak kazanın, davacının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla ortaya çıktığı varsayımına dayandırılmışsa da, bu tespit olayın yukarıda özetlenen oluşumu ve dosya kapsamı ile bağdaşmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de kaza anında etkin fren tedbirine başvurmayıp, söz konusu kazaya neden olabilir. Kaldı ki, davacı olayda 2/8 oranında kusurlu olup, asli kusurlu ( 6/8 ) 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak’tır.Yukarıda da değinildiği gibi kaza, salt ( tek başına ) davacının alkollü olmasının etkisiyle meydana gelmemiştir.Olayda bu etmenden çok, yola çıkarken gerekli güvenlik tedbirlerini almayan ve özensiz davranan asli kusurlu Gülbu Mızrak’ın davranışı rol oynamıştır.
Hal böyle olunca, varsayıma dayalı ve uygun nedensellik bağı bulunmayan Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına aykırı bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır…”
Bu konu hakkında benzer makalelerimiz için tıklayın